Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) İl Kadın Girişimciler Kurulu tarafından “Bir Kadın Değişir, Dünya Değişir” başlıklı konferansta alanlarında bir çok başarıya imza atan kadınlar, başarı hikayelerini Samsunlularla paylaştı.
Samsun Ticaret ve Sanayi Odası (STSO) Kadın Girişicimler Kurulu 8 Mart Dünya Kadınlar Günü nedeniyle, “Bir Kadın Değişir, Dünya Değişir” adı altında düzenlediği organizasyonla alanlarında başarılı olmuş kadınları, Samsunlularla buluşturdu. Canik Kültür Merkezi Necip Fazıl Kısakürek Salonu’nda düzenlenen etkinliğin açılış konuşmasını yapan Samsun TSO Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Hatice Gülay Atik, bugün dünyanın onlarca ülkesinde binlerce mekanda, Türkiye’nin 81 ilinin yüzlerce platformunda kadın konuşulduğunu ifade ederek, “Ama konuşulan hep kadına şiddet, kadına taciz, kadın haklarının ihlali, kadının sosyal, ekonomik ve siyasi hayattaki adeta YOK sayılacak kadar az olması. Herkes çeşitli istatistiklerle kadının varlığının olmadığını ortaya koyuyor. Oysaki, 1857 yılından bu yana, bunlar yalnızca herkes tarafından belli günlerde konuşulup sonra çok küçük bir kesim tarafından gündemde tutuluyor. Elbette yaşanan sorunları, sıkıntıları yok saymak niyetinde değiliz, ama artık sadece konuşarak, acıyarak ve acındırarak da bu durumu çözemeyiz. Biz bugünü, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü bir farkındalık günü olması temennisiyle önemsiyoruz” dedi.
Kadın isterse dünya değişir
Kadının isterse her şeyi değiştireceğine vurgu yapan Atik, “Bizi içine çekmeye çalışan modern dünyanın tuzaklarına düşmeden; ki burada kastım bizim yeteneklerimizi, üretim kapasitemizi köreltmeye yönelik televizyon dizileri, evlendirme programları, verimsiz sanal medya uygulamalarıdır ki, teslim olmamalıyız. Bize yaygın medya aracılığıyla sunulan hayatlar, bizim aile yapımızı rencide etmekte, bizi birbirimizden şüphe ettirmekte, sonra da kadının üçüncü sayfa haberlerinde konu olmasının yolunu açmaktadır. Oysa biz bugün az sonra sizlerle birlikte olacak başarılı kadınlarımızla, sizleri buluşturarak bunun tam aksini ortaya koyuyor. Başarmış kadın öykülerini sizlerle paylaşıyoruz. Ve biz biliyoruz ki kadın isterse imkansızlıklarını imkana, krizleri fırsata, yokluğu varlığa ve dört duvarı yuvaya dönüştürecek inanca ve kabiliyet sahip. Biz biliyoruz ki; kadın isterse dünya değişir. O halde isteyelim. Ekonomik, sosyal, siyasi hayatın içinde yer açılmasını değil, yerimizi almayı isteyelim. Evet, 75 milyonluk nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınlarımızın sadece yüzde 28’si, iş hayatında Evet, parlamentomuzun sadece yüzde 14,4’ü kadın. Evet, kamu kurumlarında istihdam edilen kadınların sadece yüzde 37’si kadın, 957 kaymakamdan sadece 20 tanesi, 2903 belediye başkanından sadece 27 tanesi kadın. Peki ya biz anneler, kız kardeşler, geleceğin eşlerini, babalarını, erkek evlatlarımızı yetiştiren bizler, artık kolları sıvamanın zamanı gelmedi mi?” diye konuştu.
Sadece bir gün değil, 365 gün kadınların günü
Ardından söz alan Samsun Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Salih Zeki Murzioğlu, sadece 8 Mart’ın değil 365 günün kadınların günü olduğunu belirterek, “Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Aslında 365 günde kadınlarımızın günüdür. Ben bunu böyle kabul ediyorum. Benim hemcinslerimde bunu böyle kabul ettiğine inanıyorum. 8 Mart olarak bir tek günü kadınlarımıza verdiyseler bugün en azından sizlerin konuşması gerekir. Kadınlar biz erkeklere karşı çok mütevazi davranıyor. Benim önerim çok mütevazi olmayın. Cennetin sizlerin ayaklarınızın altında olduğunu bilin. Biz bunu biliyor ve inanıyoruz. Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme iddiasında olan bir ülke. Bunun için daha çok girişimciye ihtiyacımız var. Bugün ülke nüfusunun kadın erkek oranı birbirine eşitken, çalışan kadın, girişimci kadın istatistiklerine baktığımız da kadınların bu ekonomik faaliyetlere katılımının oldukça gerilerde olduğunu görüyoruz. bizim medeniyetimiz kadın ve erkeğin birlikte mücadele edebilmesiyle inşa edilmiştir. Şüphesiz medeniyetin, insanlığın, gelişimin, kalkınmanın daha refah bir geleceğin vazgeçilmez iki eş aktörüdür kadın ve erkek. Bu nedenle Türkiye’nin kalkınma hedeflerine, çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakma hedefine ancak ve ancak omuz omuza ulaşabiliriz. Pek çok araştırma bir girişimcide olması gereken özellikleri şöyle sıralıyor; başarısızlığa rağmen vazgeçmemek, güven, kararlılık, risk yönetimi, yaratıcılık, değişimi fırsat olarak görmek, belirsizliğe karşı toleranslı olmak, detaylara önem verme ve mükemmeliyetçilik. Bu sayılan özelliklerin daha fazlasının sizlerde mevcut olduğunu biliyoruz. Burada bize düşen görev az önce ifade ettiğim özellikleri kullanacak alanları açmak ve kadınlarımızı girişimci olmaya yüreklendirmektir” diye ifade etti.
Samsun, Kadın Dostu Kentler arasında
Samsun’un yüzde 50.7’sinin kadınlardan oluştuğunu ifade eden Samsun Valisi Hüseyin Aksoy ise, “Kadınlar toplumumuzun en temel unsurlarıdır. Samsun’da nüfusumuzun yüzde 50.7’si kadınlardan oluşuyor. Türkiye ortalamasına göre kadın nüfusu Samsun’da daha yüksek. Samsun kadın varlığı, kadınlarımızın sosyal durumlarının ekonomik durumlarının daha üst noktalara gelinmesi adına yürütülen önemli çalışmalar da var. Türkiye’de 12 kentte uygulamaya konulan Kadın Dostu Kentler kapsamına Samsun’da kendisi başvuruda bulunarak bununla ilgili çalışmalarını başlatan ve yürüten bir kenttir. Samsun’da kadınlarımızın daha iyi bir noktaya gelinmesi adına toplumda farkındalığı oluşturma adına toplumsal cinsiyet eşitliği üzerinde çok önemli çalışma ve faaliyetler gerçekleştirildi. Bu kapsamda yürütülen çalışmalarla Samsun’da kadınımızın daha iyi bir noktaya gelebilmesi, seçimle gelinebilen karar organlarında yer alabilmeleri, özellikle istihdamda kadın oranının daha üst noktalara taşınması gibi birçok faaliyet belirli sivil toplum örgüt ve yerel yönetimlerimizle işbirliği içinde gerçekleştiriliyor” diyerek sözlerini tamamladı.
Başarılarını anlattılar
Ardından ise, “Bir Kadın Değişir, Dünya Değişir” organizasyonunda her biri içinde başarı hikayesi barındıran Salıpazarı Kaymakamı Hatice Bayar Özdemir, OMÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldız Pekşen, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Hastanesi ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak, Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Sevilay Yükselir konuşma yaparak, başarılarının sırlarını Samsunlulara anlattı.
Yüz kızartıcı noktadan yüz ağartıcı noktaya gelindi
Konferansta ilk sözü alan Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Hastanesi ve Doğum Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zehra Neşe Kavak, kadına şiddetin arttığına dikkati çekerek, “Kadına şiddetin artıyor. Bunu düşünmek lazım. Dünya Ekonomik Forumu’nun Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’na göre 175 ülke arasında en kötü tabloyu çizen 12’nci ülke Türkiye. Yine aynı rapora göre kadının ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliğinde Türkiye 135 ülke arasında 129’uncu sırada. Kadının eğitime katılımında 135 ülke arasında 108’inci sırada. Kanun yapıcılar arasında kadınların durumu incelendiğinde Türkiye 135 ülke arasında 98’inci basamakta. Sağlık ve hayatta kalma başlığı altında ise Türkiye 62’inci sırada. Türkiye’de şu anda 37.6 milyon kadın yaşıyor. Kadının iş gücüne katılım oranı yüzde 30. Sosyal güvenceden mahrum sigortasız çalışan kadın oranı yüzde 58. Türkiye’de yüzde 31 oranında kadın yönetici var. Dünya Kalkınma Raporu’na göre Türkiye’de kadınların ortalama öğrenim görme süresi 6.1 yıl. Yani sekiz yıllık eğitimin gerisinde. Kadınların yaşam süresi ise 75 yıl. Ülkemizde kadın sığınma evlerinin sayısı 77. Kadınların üç de biri şiddete maruz kalıyor ve her gün ortalama üç kadın öldürülüyor. Son yıllarda gerçekten kadına şiddet konusunda dramatik bir şekilde artış var. Kasten öldürülen kadın sayısı 2009 yılında 108 iken, 2012 yılında ise 102. Cinsel saldırıya maruz kalan kadın sayısı 2009 yılında 150 iken, 2012’de 264. Kasten yaralama ve mağdur sayısı 2009’da 13 bin 900 iken, 2012’de ise bu rakam 31 bine çıkmış. Kötü muameleyle karşı karşıya kalan kadın sayısı 2009 yılında 23 bin 900 iken bu rakam 2012 yılında 54 bine çıkmış. Bu niye böyle iki, üç katına çıkıyor diye düşünmek lazım. Bunun yanında ülkemizde güzel şeyler de yapılıyor. Bir kadın doğum doktoru olarak bunlardan belki de en önemlisi Türkiye’de son yıllarda dramatik bir şekilde azaltılan anne ve bebek ölüm oranları. Dünyada bir ülkenin gelişmişliğini tanımlamak için bir takım kriterler kullanılıyor. Bunlar nelerdir kişi başına düşen milli gelir, kişi başına düşen araba sayısı, kişi başına düşen beyaz eşya sayısı gibi şeyler. Ama bugün dünyada ülkelerin gelişmişliğini tanımlamak için artık daha somut kriterler kullanılmakta. Bunlardan en önemlilerden bir tanesi o ülkedeki hamilelikte ve hamilelikten hemen sonra oluşan anne ölüm oranları, diğeri de bebek ölüm oranıdır. Direkt bu rakamları söylendiği zaman o ülkenin gelişmişliği hakkında çok net bir kanaate varmak mümkün. Açıkçası Türkiye’de bundan 7 yada 8 yıl öncesine kadar sonuçlarımız yüz kızartıcı seviyedeydi. Fakat son 7, 8 senedir Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı saha çalışmaları sonucunda bu oranların dramatik olarak iyileştiğini görüyoruz. Ve iftiharla söylemek lazım ki; bugün Türkiye’de hamilelik sırasında ve doğuma bağlı nedenlerden dolayı anne ölüm oranı yüz binde 28.5. Bu oran Batı ülkelerin çoğu ile eşit. Hatta Amerika’nın bazı eyaletlerinden daha iyi bir oran. Bu oran 8 yıl öncesine kadar yüz binde 98’lerdeydi. Bu gerçekten Türkiye’nin yüz ağartan konularından bir tanesidir. Sağlık Bakanlığı’nı bu konuda yaptığı çalışmalardan dolayı kutlamamak mümkün değil. Bebek ölüm oranlarına geldiğimiz zaman, Türkiye hızla büyüyen bir ülke. Türkiye’de yılda 1.5 milyon doğum olmakta. Yani Türkiye, her yıl Avusturya’nın dörtte biri kadar çoğalmakta. Güzel çalışmalar sonunda bebek ölüm hızımız 2007-2009 yılı içerisinde binde 16.7 olarak saptanmıştır. Bu oran 1990’larda binde 95’lerdeydi. Bunlar gerçekten yüz ağartıcı güzel oranlar” dedi.
Başarıda en büyük faktör aile
Konferansa konuşmacı olarak katılan Salıpazarı Kaymakamlık görevini yürüten Hatice Bayar Özdemir ise, 5 yıldır görevini sürdürdüğünü söyleyerek, “Bugün gerçekten çok heyecanlıyım. Burada da kadın kaymakamlardan biri olarak da sizlerle birlikte olmaktan çok mutluyum” dedi. Konuşmasında başarı öyküsünden bahseden Hatice Bayar Özdemir, “Bugün burada 1800 kaymakam arasından 30 kadar kadın kaymakamdan biri olarak buradayım. Neden bu kadar sayı az diye soruluyor. Bunun nedeni bizlerin bu mesleği tercih etmemesinden kaynaklanıyor. Benim sınava girdiğim dönemde 300 sınavı geçen kişi olmuştu ve bunlardan 13’ü bayandı. Ve o sınavdan ben ve diğer bir bayan arkadaşım 65 kişi içerisine girme başarısı gösterdi. Beş yıldır da görevimi ifa etmeye çalışıyorum. Ben bugün burada olmamı öncelikle dedeme borçluyum. Çünkü annemin okumasını sağlama noktasında çok ciddi bir çaba sergilemiş. Annemi Isparta'dan Balıkesir'e okumaya göndermiş. Annem bir gün sokaktan geçerken önünü kesiyorlar. 'Nereden geliyorsun' diye soruyorlar. Annem, 'Isparta'dan geliyorum' diyor. 'O zaman sana burada yer yok, dön' diyorlar. Annem anneannemle birlikte pılını pırtını toplayıp geri dönüyor. Ama inat ediyor okuyor. Kültür Bakanlığı'ndan bir yönetici olarak emekli oldu. Bugün burada olmamı öncelikle dedeme, annemin gayretine ve babamı da unutmamak lazım, aileme borçluyum. Eğer annem okumasaydı ben de okumazdım ve burada olmazdım diye düşünüyorum. Okuma yazma konusunda da birilerine örnek vermem gerektiğinde de hep dedemi örnek veriyorum. Bugün bunu sizlerle paylaşmak istedim. Yaptıklarımızın görülmesi noktasında hizmet etmeye çalışıyorum. Tabi burada sayın valimize de bizim çalışmalarımıza verdikleri desteklerden dolayı teşekkürlerimi arz etmem gerekir. Bence başarıda en büyük faktör aile oluyor. Kaymakamlık çok az tercih edilen ama çok güzel bir meslek. İşimi severek yapıyorum. En büyük destekçim de eşim. Vatandaş bizim işimizi nasıl yaptığımıza bakıyor, cinsiyetimize bakmıyor. Hizmet yaparken de şefkat ve sabır noktasında elimden geleni yapıyorum. Vatandaşımız da yaptığımız işe saygı gösteriyor. İşimi severek yaptığım için de mesleğim bana zor gelmiyor” diye konuştu.
Kadınlar omuz omuza vermeden özgürleşemez
Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Sevilay Yükselir de, kendisinin tam bir başarı öyküsü olduğunu belirterek, “Ben Malatya kökenli bir ailenin tek kız çocuğuyum. üç baskıcı ağabeyle büyüdüm. Annem okur-yazar değildi. Annemin bu konuda çektiği sıkıntıyı ben iyi biliyordum. Babam da baskıcıydı. Ben çocukluğumdan beri gazeteci olmak istiyordum. Eğitim konusunda etrafımda kimsede yoktu. Okumak benim için tek çözümdü. Okumazsam geride kalacağımı biliyordum. Çok şükür de hayalime kavuştum ve üniversiteye adımımı attım. Ben ailemin tek üniversite okuyan çocuğuyum. Benim bir ağabeyim vardı. Sekiz yıl kadar Almanya’da kaldı ve geri döndü. İlk döndüğünde de babama teklifi beni okuldan alması olmuştu. Çok baskı altındaydım. Ama büyük bir mücadeleyle ve azimle okudum. Her şeyi kendi kendime çabalayarak yaptım. Kadın demek, sorun demek. Bu sorunun temelinde eşitsizlik problemi var. Eşitsizliği de yaratan kadının eğitimsizliği ve birazcık da erkeklerin geri planında kalmasıdır. Bir de şöyle bir sorun var, bir kere kadınlar kendi aralarında eşit değil. Kadının mutfaktan çıkıp toplumun içinde bir fiil olması gerekiyor. Kadınlar omuz omuza vermeden, el ele vermeden özgürleşemez. Özgürleşmeden de eşitliğin sağlanması mümkün değil. Başörtülü olsun, başörtüsüz olsun tüm kadınların hayatın içinde olması şarttır. Biz bunu yerine getiremezsek Türkiye kadını özgürleşemez. Bir kere kadınlar kendi aralarında eşitliği sağlamak zorunda. Biz birbirimizi kabul etmek ve sahiplenmek zorundayız. Erkeklerin umurunda bile değil bize sahip çıkmak. Kadınların doğurduğu dünyada, kadınlar eşit değil. Şiddet son zamanlarda hep arttı deniyor. Ben bunu kabul etmiyorum. Şiddet hep vardı. Şiddet vardı ama evin içindeydi. Dışarı çıkmıyordu. Dayağı yiyordu evde oturuyordu. Şimdi ise dayağı yiyen karakola koşuyor, devletten yardım istiyor. Benim babam da anneme şiddet uygulardı. Çocukluğumda şiddet uygulanmayan kadınla karşılaşmamıştım. Bence şimdi şiddet azaldı. Şiddetin azalmasında da kadın derneklerinin ve basının da çabaları oldukça fazla. Onun için ben 8 Mart gününü çok önemsiyorum. Bu günde hepimiz birbirimize bildiklerimizi anlatmalıyız. Kadınların özgürleşmesi için sokağa çıkması ve örgütlenmesi gerekiyor. Biz gerçekten hakkımız neyse onu istiyoruz. Bunun için de elimizden geleni ardımıza koymamalıyız. Eğer mutfaktan çıkıp, sokaklara çıkıp mücadele etmezsek avucumuzu yalamaya mahkumuz” diyerek sözlerini tamamladı.
Şiddet artmadı, şiddete farkındalık arttı
OMÜ Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yıldız Pekşen, konuklara 70 yaşına kadar yaşayan insanın kaç saniye ömür sürdüğünü sorarak başlayarak, “Hepimiz sağlıklı yaşamak için, uzun ömürlü olmak için uğraşıyoruz. Bugün doğaç çocuk 70 yaşına kadar 2 milyar 256 milyon 175 saniye ömür sürüyor. Bizler sağlığımıza az önem veriyoruz. Eğer bir ülkenin gelişmişliğini göstermek istiyorsanız o ülkedeki gebelik dönemi, doğum süreci veya bebek ölüm oranlarına bakmanız yeterlidir. Bir başka ölçütte yaşam süresi. Bu 65’den 70’lere, 75’lere kadar çıktı. Biz kadınlar çok duygusalız. Biz çok iyi kafamızı çalıştırıyoruz. Kadınlar gerçekten mütevaziler. Saygı ve sevgilerinden dolayı da erkeklerinin arkasında durmasını bilen insanlar. Bilgisizlikten, cahillikten, becerisizlikten değil, ama gördükleri gelenekten, töreden, öğrendiklerinden ve saygılarından dolayı bir adım geride kalıyor. Şurada oturan er kadının yaptığı iş başarı. Eğer evde yemeğini, kocasının ütüsünü yapıp, koştura koştura çocuğunu okula gönderip, bizi dinlemeye geldiyse onun başarısı benim işe gidip gelmemden daha büyük başarıdır. Ben ev kadınlarını, biz çalışan kadınlardan daha önde tutuyorum. Gerçekten onlar biz çalışanlardan daha çok iş yapıyorlar. Bazıları kadınlar için eli öpülecek insan diyor. Ben de böyle düşünüyorum. Çünkü içi, dışı birdir. Kadın gerçekten eli öpülmesi gereken kişidir. Bugün şiddet artmadı, şiddete farkındalık arttı. Kanser artı deniyor. Kanser eskiden de vardı. Kansere de farkındalık arttı. Aynı şekilde, şiddet eskiden evlerde kalıyordu. İnsanlar kimseye söylemiyordu. Ama şimdi karakollara gidiyorlar. Kimine göre kadın sırtından sopası, karnından sıpası eksik etmeyeceksin diye tanımlanıyor. Kimine göre kadın cennetin yolunu tarif ediyor. Kadın kimine göre baş tacı, kimine göre her derde ilaç. Ama herkesin inandığı bir şey var, o da her başarılı bir erkeğin arkasında kadın varlığının olması. Ancak, her başarılı bir kadının arkasında da bir erkek var. Ben ayırt etmiyorum. Kadınların büyük bir çoğunluğu evde iş yapmakla meşgul. Ben gerçekten umutluyum. Başaracağız diye düşünüyorum. Yeter ki el ele verelim, sorunlarımızı konuşalım” diye konuştu.
Büyük ilginin olduğu etkinliğin ardından Samsun Valisi Hüseyin Aksoy, konuşmacılara Samsun Ticaret ve Sanayi Odası adına plaket verdi.
Yorumlar